Kayıtlar

Öne Çıkan Yayın

2024

 Hepimiz iyi ve kötü tecrübeler edindiğimiz bir yıla veda edeceğiz ve hepimizin istekleri, umutları, hissettikleri ve anladıkları, anlayamadıkları, güzel, kötü hatıraları, hikayeleri ve günleri oldu. Her insan bir başlangıcın hikayesi aslında ve her başlangıç vaktinin anıları ile geçiyor. Saatler eskiyor, günler eskiyor, hepimiz tecrübeler ediniyor ve yaşlanıyoruz. Yaşlanmayı hep tecrübelerle sabit tutan biriyim ki bu bana insanlara saygı duymayı öğreten en önemli şey olmuştur. Her yıl insanın bir mevsimidir, her yıl insanlar umutlar içinde hikayelerini sürdürmek isterler... Bu yıl da hepimizin yaşadığı eksik, fazla ya da beklenmedik olayları ve yaşantıları oldu, hepimiz bir yapbozun parçalarıyız ve paydaşlarıyız. Aynı oksijenin içerisinde farklı bir sürü hayat ve hikayeler. Çok büyütür insan bazen yaşadığı şeyleri, çok anlamlar yükler ama en basitinden hepimizin bir paydaş olduğunu anlamamız ve hayatın içinde bir parça olduğumuzu kabul etmemiz gereklidir. Hikayelerimizin hep birleşece

İlkler ve Süreç

 Boyut değiştirmek ne kadar ilginç olabilirdi değil mi? Bir pencerede dünyayı izlemek, son zamanlarda akıl ve yapay zeka senfonisinin son perspektifi bu. Bilgi ve birikim devamında bir profesyonellik ile kurgulanmış bir zeka kütlesi. Bilgisayarların ilk halini görmek ve elimizde tuttuğumuz minicik telefonlara o büyük dünyaların havale edilmesinin sürecinin gelişimi, her şey çok ilginç değil mi? Bilgisayara göz atacak olursak; ENIAC bu bilgisayarın adı ve 167 metre kare bir alana sahip yani Türkiye'de yaşayan insanların evlerinden daha büyük ve hacimli, 30 ton ağırlığında bu devasa teknolojinin evriminden bahsediyorum. Yaklaşık 4 sene içinde toparlanabilen bu sistem II. Dünya Savaşı için geliştirilmiş, ancak tarihe bakıldığında gelişimi uzun yıllar alarak, 1947 yılında çalışması sağlanmış... Teknolojinin aldığı bu manevra bir değişimin işareti olacak ve bilgisayar teknolojileri günümüze kadar gelişimini sürdürerek devam edecektir. Şuan da avuç içimizde tuttuğumuz bu teknoloji zamanı

İnsan ve Robotlar

Evrensel bir dünyayı paylaştığımız ve evrensel kurallar almaya çalıştığımız kapsam yaratan bilimsel bir döngü. Evrensel olmak, evreni paylaşmak ve dünya üzerinde yaşantılarımızı anlamlandırabilmek çok yönlü oluşumlara rehberlik ediyor. Geldiğimiz noktaların üzerlerinde yeni bir toplum bilinci oluşturmaya çalıştığımız için bir bilimsel hayata yönelişimiz görülüyor. Dünya üzerinde her geçen gün bilgiye ve bilimselliğe olan inançlarımız pekişiyor. Bilgi hayatımızı kurtarır ve bizlere yaşam sağlayabilir bir hale dönüşüyor. İnsan bilimsel rollerde yerini alırken alışmaya çalıştığı yeni oluşumlarda yön bulmaya başlayacaktır. İnsan bir öğrenim maketidir ve öğrenmeye mecburdur. Gün geçtikçe yenileşecek ve yeni bilgilere sahip olacağız ancak eksik giden bir şeyler var; Bilinçli bir toplum devresel olarak hayata kazandırılmaya çalışılırken öte yandan bir şekilde "insanın robotlaştırılması" konusuna gelmek isteyenler ve insanı bir robot sanan tecrübeler var, artık insanlar olarak yanlış

Alışkanlıklar

 Bugün sizlere alışkanlıklarımızdan bahsedeceğim, değiştiremediğimiz, yerine koyamadığımız onca şey. Alışkanlıklar ve değişime ayak uydurmak zaman alıyor, çok büyük bir koleksiyon hayatımız ve parçaları belirli noktalarda kafamızın her yerinde yaşıyorlar. Eski resimlere bakar gibi bakıyoruz hayata, eski ve geçmişe olan tutkularımız var. Neden geçmişi arar insanoğlu derseniz alışkanlıklarımızın getirisi diyebilirim, eski ve geçmiş bilinen bir gerçeklik ve insanlar olarak bilinen gerçekliklerle yaşadığımızı kabul etmeliyiz. Bilinen şeylere olan inancımız ve onları terk edemeyişimiz alışkanlıklarımız gibi bizlere tatlı görünüyor. Bir oluşuma alışmak ve zamanın getirilerini yaşamaktan korkuyoruz, kafamızda ilgiler kuran bireyler olarak yenilikten çok hoşlanmadığımız gerçeklik taşıyor. Uzun bir süreçler bütünüyle kendimizi alışkanlıklarımıza teslim ettik ve ediyoruz, herkes bir alışkanlık sahibi bu dünyada, Konuştuklarımızda bile alışkanlıklarımız var, konuşurken bile farklı kelimeler kulla

Yüreğin Büyüklüğü

Toprak, emeğinizi karşılıksız bırakmayan tek varoluş. Toprağa ne kadar emek verirseniz o kadar geri döner sizlere, o nankör değildir, o emekleri karşılıksız koymayan tek oluşumdur dünya üzerinde, ne kadar bakarsan o kadar güzelleşir o çerçeve ve o kadar ürün verir sizlere o güzel tabiat. Ağaç bir oluşumdur ve yıllar içinde büyür, tıpkı bir çocuk gibidir o ilerleyiş. Bir fidan zamanla toprağa tutunur ve topraktan besinlerini alarak büyür. Su'ya ihtiyaç duyar toprak, güneşe, gübreye, bir de emeklere.. Bir beden gibidir ağaç, önce küçük bir oluşum ile düşer toprağa, yıllar geçtikçe büyür, yıllar geçtikçe kendisine verilen emeklerle bir yeni kültür başlatır ve çevresine yansıtır şekilsel oluşumunu, yıllar geçtikçe o minik oluşum bir büyük yıllar zinciri bırakır.  İnsan varoluşunu tamamlayıp göçecektir bu dünyadan ama toprak bir varoluşla asırları içinde taşıyacaktır, o yüzdendir ağaç dikmenin kıymeti ve ağaç diken yüreklerin sonsuzluğu. Neden toprak emekleri karşılıksız koymaz bilir mi

Değişime Hazır mıyız?

 Hayat ve insana yönelik çağırışımlar, insan zekası ve doyumsuzluk, insan davranışları ve insani gelişmişlik, düzen ve karışıklık işte bunların hepsi insan içinde saklı bir etken oluşturan insanlık tarihi boyunca araştırılmış kalıplar. İnsanlık tarihi boyunca yapılan sosyolojik ve psikolojik araştırmalar mevcudiyetini koruyorken her geçen gün bu araştırmalara bir yenisinin daha eklenmesi bir tesadüf değil. İnsanlar hala kendi içlerindeki kaotik ve rastlantısal oluşumlara kafa yormaya bunlara bir isim bulmaya çalışıyorlar. İnsani davranışları, insan zekaları ve gelişmişlik birbirine adapte olabilir mi? Psikolojik ve sosyolojik anlamda gelişmek kavramını ele alırsak böyle bir varsayım oluşturmak oldukça pozitif. İnsan gelişim gösterdikçe davranışları ve zekası değişmiş, yeni oluşumlara yön vermeye ve yeni davranışsal süreçlere alışmaya başlamıştır. İnsan değişimin bir parçasıdır ve her türlü değişim insana yaşama standartları öğretmeye ve yaşama yeni parçalar adapte edilmesine olanak tan

İnsan ve Hayat

Eksik bir şeyler mi var hayatımızda, eksik bırakılan biz miyiz yoksa? Bir eksiğim var evet, yeri hiç dolmadı, dolmayacak. Hayat ve sessizlik... bazen sessizlikler her şeyi anlatır insana, boş bir oda bulur ve duvarlarını boyarsın istediğin gibi hayallerinle, umutlarınla, gözlerindeki aşk ile. Eksik bırakıldığınızı hatırlıyor musunuz hiç, ne sessizlikler yaşattınız içinizde değil mi? Yaşanacak daha kaç senesi var insanın ya da kaç atacak adımı var bilmiyorum. Bilinmezlikler içinde yaşıyoruz aslında. Kaç kez gökyüzüne bakabildiniz sessizce, kaç kez anlamsızlığı anlamaya yöneldiniz, değişmeyen düşünceleriniz oldu mu hiç, ne katabildik dünyaya? Değişmeyen düşüncelerinizi kaybetmeyin hiçbir zaman, insanlar değişiyor ve dünya git gide kirleniyor, çocuk yanlarımız hep kalmalı insanın içinde. Çocukça bakabilmeliyiz dünyaya ve çocukluğumuzdaki gibi bakabilmeliyiz her noktaya, masum olmalı insan, masum kalabilmeyi öğrenmeli ve deneyimlemelidir. İnsanlar gerçek sevgiyi ve aşkı bir kere yaşarlar,

Ne yapıyorum Ben?

Kendimize sorduğunuz zamanlar olur, "Ne yapıyorum ben?" diye, cevaplar aradığım bir sorudur zamanlarımın belli kısımlarında... bu soruyu kendinize çok sık sorduğunuz zaman yaptıklarınızdan çok yapabilecekleriniz aklınıza geliyorsa bir zaman sonra ve hala bıkmadan, yorulmadan, usanmadan cevaplar bulmaya çalışıyorsanız sizin dünyaya katacağınız çok şey var demektir. Bazen içindeki sesle yaşar insanoğlu, onun beklentilerine yönelmeye ve güçlü bir yarını inşa etmeye uğraşır, bir şeylere emek veriyorsan ve zaman ile gelişiyorsa bu düşüncelerin bilirsin ki hiç bir zaman düşüncelerin boş bir pencere koymayacaktır önüne. İnsan olarak yapabileceklerimiz elbette ki sınırlıdır ancak hiç bir unsur sınırsız bir birikimi yıkacak kadar güçlü değildir... bizler ne kadar hayatımıza birikimler katabilirsek, birikimler oluşturabilirsek bir güç kazanmış oluruz. 15 günlük bir blog tecrübem var, yeni bir oluşumun doğuşunu canlandırdım bu zaman içerisinde, her gün sizlerle bir şeyler paylaşmak için

Unutulmaz

 O güldüren adam, onun bir gülüşü ile hepimiz yeniden gülmeye başlarız, nedeni yoktur ama güleriz öyle içten kahkahalarla. Onu büyük bir sanatçı yapan her şeyden önce hayata bakışı ve oynadığı karakterlere kattığı unutulmaz yorumudur. 10 Kasım doğumludur kendisi, ancak kabul edemez o en yaslı günde gülmeyi, onurludur, o güzel insan, eski filmlerin en güzellerini süslemiştir, "Hababam Sınıfı" gibi unutulmaz eserlerin unutulamayan kalbi olmuştur o. Her izlenişte duygusal bir pürüz bırakır izleyenlerde. Güldürür kimi zaman, kimi zaman düşündürür. Halktan yana olan bir mizahi perdenin sanatçısıdır o. Filmlerini defalarca izletir ama yine de güldürür insanları, bir adamın gülüşü bu kadar güzel olabilir mi? Gülümseyişi bile bir başkadır onun... Güzel insan, güzel adam, hep güldürdün, hep bir başkaydı senin yerin, unutulmazlar hep yaşar, iyi ki doğdun... Erol SÖĞÜT Twitter: https://twitter.com/erolsogut İnstagram: https://www.instagram.com/erolsogutofficial/  

Hesaplaşma

Plan yapacak kadar kurgusal ve saplantılı bir hayatın içinde miyiz? Yarın ya da gelecekte ne olacağımız belirli mi? Hepimizin zaman zaman kafasından bu tip sorular geçmiştir... büyüttüğümüz varoluşlar içerisinde neredeyiz, aslında olmak istediğimiz nedir, bu hayatın matematiksel algoritması mı, kararlarımızı kaç kere özgür ruhlarımızla verdik? Kafasında bir dünya kırıntı olan adamlara/kadınlara sesleniyorum, şuan neredesiniz ve sahip olmak istediğiniz hayatın varsayımlarını mı yaşamaktasınız? Hiç kimse bence sahip olmak istediği hayatın rollerinde değil... hayat bir oyunsa, neden oyunu kuran ve yöneten olamıyoruz? Şimdi sizleri geçmişinize götürmek isterim, kaç kez hayal ettiniz? Bir şeyler hayal edebilme özgürlüğüne ne zaman eriştiniz? Sorduğum sorulara yaşça büyük ve hayattan beklentisi olmayan bir insan olarak cevap vermenizi istemiyorum... ortalama insan ömrü 70 yıl ve 70 yıl yaşam standartlarınızı düşündüğünüzde çok uzun bir süre gibi gelse de ortalama olarak 25.550 gün eksisi ve

Sonsuzluğu Kasım'da Anlamak

Kasım hüzünlüdür bizler için, her kasım geldiğinde bir kez daha dökülür yapraklarımız hüzün ve aşk ile, cümlelere sığdıramayız hüzünlerimizi ve her cümle kurduğumuzda gözlerimiz yaşlı ama yüreğimiz ve bedenimiz onur ile dolar. Gençliğinde öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Efendi onun adına "Kemal" adını ekler ve artık Mustafa Kemal'dir o büyük dahi. Kemal adı ona bu kadar yakışabilir. Her elbisesini kendi tasarlar  dahi ve zarif yürek, her planın da bir akıl noktası vardır ve tarih onu Türk'ün atası Mustafa Kemal Atatürk adı ile anacaktır. Aşk kasımlardadır bizler için, özlemek kasımlarda hayat bulur, Anlamak Kasım'da bir SONSUZ olur... Okuduğu kayda geçen kitap sayısı 3997, okuyup kayda geçirilmeyenleri saymıyorum, cepheye sandıklar içinde kitaplar götüren bir yürek. Sözü aydınlatır hepimizi, "Beni anlamak demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir, benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir." deyişiyle bir yürekten milyonl

10 Günlük Serüven

Yeni bir bakış açısı için yola çıkışımım onuncu günü ve on günlük bir macerayı bugün sizlere anlatmak niyetindeyim. İçimdeki yazar kişilik ile bu zamanlar çok sohbet etme imkanı buldum ve içimdekilere tercüman olacak bu yapının her kademesinde giderek daha da çoğaldığını fark ettim. Hep böyle şeyler yapmak istedim hayat boyu, sosyal bir adamım ve sosyal neticelere inanan bir adamım, hayatta hep psikologluk yapmak istedim ve isteğim bir nebze olsun içimde kopan duygu ve düşünceleri yola koymak ve dünyaya anlatmaktı. Yeni düşüncelerle tanışmak ve onları anlamak bana güç veren bir nokta olmaya devam edecek ve dinlemeyi seven bir adam olarak herkesi dinlemeye ve anlamaya çok ihtiyacım olduğu açık bir görünüm. Yol gözüme uzak görünse bile bazı zamanlar kendi içimde tartışan ve sorgulayan, kendi içimde kendi eksik ve duygularımı yansıtan bir adamla sohbet ettiğim ve bir şekilde kararlar aldığım ve kararlarıma uyduğum doğrudur. Karar alırken içimde konuşup, ölçüp, tartan bir adam haline gelme

Yenilik ve Çağ

Yeni çağın en gözde aracı olacak giyilebilir teknolojiler hayatımızdalar ve artık çok çeşitli şekillerde teknolojileri hayatımıza adapte eden bir süreç içindeyiz, uygulama konusunda hiç bir sıkıntı çekmeyen yeni beyinsel güçler aktivite edilmiş durumda... yeni kişisel teknolojiler hayatımıza giriyor. Geçen süreç içerisinde insanların ihtiyaçlarını karşılayacak gün ve gün gelişmiş teknolojik atılımlar hızlanmaya devam ediyor. Teknolojinin hızı ve insanların yapay zekalara olan tutkuları giderek artıyor. Yapay zeka artık sizin yerinize düşünebilir bir vaziyete gelmeye odaklanıyor. İnsan beyni yapay zeka ile daha gelişmiş otonom yenilikler oluşturabilecek güç dengeleri olıışturuyor ve yeni nesil bu teknolojiyi bir çok aktiviteyi üstlenecek duruma getiriyor. Giyilebilir teknoloji üretimleri ve teknolojinin bu ilerleyiş hızı düşünüldüğünde geleceğimizin geçmişimizdeki Jetgiller çizgi filmini anımsatacağı doğrudur. Bir yandan insan zekası faktörünü es geçmeden bir başka zeka oluşturmanın yar

Öz eleştiri

 Bir şeyler bırakmanın derdinde bir kimseyim hayata, düşünsenize sizden sonra birileri bıraktığınız şeylere bakacak ve sizin hakkınızda yorumlar bırakacak dünyaya. İşte manevi olarak bunun taşıdığı büyük bir sorumluluk ile şuan sizlerle yazılarımı paylaşmaktayım. Çok sayıda kitap, çok sayıda müzik ya da kitaplar ve müzikler mi bırakacağız geride? Geride ne bırakmalıyız? Bazen böyle şeyler düşünüp öyle bir yapıya bürünüyorum ki sanki güç ve denge noktalarımı kaybediyorum... Üretmek çok değerli bir sanat ve üretmenin gücüne inanmak, ondan beslenebilmek, arkamızda çok sayıda ve çok nitelikli bir adam/kadın bırakmak için tecrübe ediniyoruz. Yaşamın, yaşayışımızın bir anlamı olmalı ve bir şeyler yapmalıyız, çok sayıda küçük kırıntı bırakmalıyız bir sonraki nesillere. Bir iç güdü mü bende oluşan bilmiyorum ancak şuna inandığım kesin olarak belirli bir nokta her anıma saygı duyarak yaşadığım ve yaşayacağım doğrultusu çünkü karar alırken çok düşünen, çok irdeleyen bir yapıdayım. Bazen ürkütücü

Düşünce

Beyin hücrelerimizle güçlenmemiz gereken bir dönem yaşıyoruz insan hayatında, düşünmenin gücü ve düşünce olgusunun oluşumuyla bir şeyler inşa eden bir yapısallığa doğru gidiyoruz. Teknolojik reform ve insan beklentilerinin aşama aşama çoğaldığı bu dönem içerisinde bir ya da birkaç unsurdan çok beynimizle neler yapabileceğimizi öğrenmenin vakitlerini yaşıyoruz. Düşünce ve beynimiz, sınırsız kaotik oluşumlar başlatsa da bir paradoks içinde insan bedeninin düşündüğü doğrudur. Herkes ihtiyaçları yönünde düşünür insan hayatında, ihtiyaçlarına cevap alabileceği bir varsayım ve uzantı yaratmanın derdindedir insanlar. Çok sayıda problem ve badirenin etkisinde bir çözüm arama işlemiyle hayata tutunur insan ve tutunuşunu sorgular. Gitgide gün geçtikçe şekilsellik planlamaya ve kafasında yeni bir plan bütünü oluşturmaya çalışan bir yapının içinde günlerimizi geçiririz. Farklı gelen şeylere hep bir adım geride yaklaşır insanlar ve hep bir toplumsal düşüncenin etkisinde yaşarlar. Hayat uzar ve gide

Heykel

Araştırma fırsatı buldum ve tarihi mimariler derken bugün sizlere bir heykelden bahsetmek istedim. Şuan seçimlerin sürdüğü ABD'nin New York şehrindeki heykel. Biraz araştırdığımda heykelin Osmanlı İmparatorluğu'na kadar dayandığını keşfettim. Hakikaten neden özgürlük heykeli? 93 metrelik bir sanat, bir elinde meşale var bu heykelin bir elinde hitabe tutar. Hitabe ve ateş? Konuya şöyle bir bakış açısı açayım, kendimce düşündüğümde elindeki ateşin biraz olsun gücü diğer elindeki hitabenin düşünmekten çıktığını varsayım olarak aldım. Heykele baktığımda bunu görmemin nedeni belki de o gücün elinde tuttuğu düşünce metninin olabileceğini düşündüm. Güç ve düşünce bir anda gözüme paralel bir evren çizdi ve bilgiye uzanan her elin aslında özgürlüğe uzandığını düşündüm. Bilgi bizi özgür kılacak şeydi belki de, bilmek ve araştırmak bu heykelin felsefesini bu şekilde tanımlama gayesi içine girdim. Heykelin içerisinden tepesine uzanan bir merdivenin olduğunu öğrendim. "Meşaleye kadar u